2
Ben kim miyim bunu kendime bende defalarca sordum. Kimliğim kim üzerine kurulu bir sistemde, belirlemem gereken statüydü. Bulmuşumdur belki, belki de halen arıyorumdur. Duygularım kan revan içerisinde yüzmeyi bilmeyen nefes almaya çalışan çocuk misali kurtarıcımı bekliyorumdur. Bulmuşumdur belki, belki de halen arıyorumdur. Ormanda kaybolmuş, ceylana rastlamış kocaman gözlerle bakışan birbirinden başka birşey görmeyen sadece gözlerin konuştuğu, konuşmayı bilmeyen çocuk misali. Kaybolmuşumdur belki, belkide bulmuşumdur. Hayat standartları değişen iki insanın çocukça konuşması birinin bekleyen olması ve bekleyeninde bulduğunu düşünmesi. Çocuk muydu! büyümüştü belki, belki de hiç küçülmemişti...
Gökyüzüne sığdıramadık nefesimizi, ölmüşmüydük yoksa öldürülmüştüm belki, belki de hiç yaşamamışımdır.
Uçsuz bucaksız uzakların maviliğin şeffaflılığını içimize sindiği kadardı belki gökyüzü. Ve denizler martıların kanat uçlarında ki esintiye nefes vermek icin solarlar belki de gökyüzünü...
Belki yanılıyorumdur, belki de hiç var olmadılar. Bilmiyorum.. Belkilerle iş yürümez onu biliyorum.
Beklemek ile yalnızlık arasında ki ince çizgiyi keşfeden, yalnızlıkta da huzurun varlığına şahit olan sıradanımsı bir insan olmak ile olmamak arasında statüye nefes veren benliğimi oluşturacaktım bu yolda.
Beklemeli bir yolda, ben bekledim hatta çok bekledim yorulmuştum çünkü; içim bana ağır geliyordu artık. Dağların birbirine girmesi gibi ağır bir çarpışma, yüreği deprem, sarsılmalar, gözyaşı... Kimi beklediğini, neye benzediğini, sesini, kokusunu, nefesini bilmeden sadece beklemek. "Beklentiler yaralar." diyordu Sheakspear. Yaralı-mıydım bilmiyorum, yoldaydım. Yoluma daha vardı, yaralı olmamalıydım hedefime daha vardı, olmamalıydım gitmeliydim yürümeliydim koşmalıydım ama yaralı olmamalıydım.
3
Bilgilerim bunlarla kısıtlı olmazken dini değerlerine bağlı bir ailenin dini değerlerine sadık dindar tarifin içinden farklı evrenler oluşturan biriyim. Evrenler büyük, dünya küçük kalbine sığdıracakların evrenlerden büyük. Yine iyi yazdım büyük bir yazar olabilirim.
Büyük bir şey başaracağım inanıyordum. Belki dünyayı bu kadar kötü hale getiren gizli örgütlerin, istihbarat örgütlerinin serverlarına veri tabanlarına sızıp oluşturdukları ve bu kadar kötü hale getirdikleri dünyayı kendilerini kendi silahlarıyla yenebilirdim hack ile ya da kendi bulduğun özel yöntem ile... Sonra CIA, FBI, MOSSAD bir olmuş evimizin etrafında FBI, CIA yazılı çelik yelekli bir sürü adam elleri son seviye silahlarla, adamlar yetmezmiş gibi helikopterlerle evimizi çevrelemiş olacak ki silahların ucu bizim evi gösterecekti.. "Dünyadan bana dünyadan bana.." yine dalmıştım.
Yine ne oldu da daldım. "Neredeyim ben?"
Etrafıma bakarken, tamam anlaşılan sıkılmışım yine ama burası orası mı? Olabilir mi. Nasıl olur da fark edemedim. Parlayan ay parçası gibi pürüzsüz yanaklar, o ten ve o dudaklar, burun ve gözlerin muhteşem uyumu.. bir de gülmüyor mu. Böyle daha ne kadar aptalca bakacaktım "ama çok güzel değil mi yaa!" hoşlanıyorum çok hemde nasıl anlatmam gerektiğini de bilmiyordum.
Sınıfta oturduğu sıra kutsal sayılırdı alamazdım gözlerimi. Geç gelmişti bugün hocanın anlattıkları beni onsuz hayallere maceralara sürükledi, şimdiki de hayal değil, değil mi?
Bir ses "oğlum, oğlum kendine gel dünyadan oğluma.." anneler de olmasa ne yapardık. Yine hayal ama nasıl olur hayal içinde hayal mi...
Olanlar artık daha rahatsız edici, kalemim çizebildiği kadar karartıyor, ama silinmesin izi kalsın istiyorum..
Gerçeklik karmaşıklaşıyor bu kompleks yapının için de çözümleme yapmak gerçeklik kavramımı değiştirebilir. Daha kontrollü olmalıyım ama önce gerçeklik içerisinde miyim onu öğrenmeliyim.